SAVRULAN

SAVRULAN

 

O vakit bir gülün verdiği haz gibi başlıyordu. İçimizde akan ve durmadan akan berrak bir ırmaktı. Gözlerimiz aydın olmuştu. Sevinmiştik. Secdeler gömüştük. Tohum artık nazlı bir ceylan gibi yürüyordu. Aşk bir defa daha yakıyordu yüreğimizi ve bir gülün verdiği haz gibi başlıyordu.

 

Yüzümüz dağlardan koparak gelen rüzgârlara çarpıyordu.

Toprağa alnımız değiyor otların kokusunu alıyorduk.

Yani bir gülün verdiği haz gibi başlıyordu.

 

Dağlardan ve ovalardan ve gelenlerin o muttaki yüzlerinden başlıyordu. Gönüllerde çölün suya hasreti gibi fırtınalar kopuyordu. Çöl rüzgârları esiyordu. Günü gelmişti artık. Artık olsundu: Biat. Vallahi inandık sana. Her şeyimizle varız. Canımız, malımız var olacaktır ortada. Yani and içerek kayalık yerde başlıyordu.

 

Ve öylece geliyordu rahmet bulutları. Öylece yeşeriyordu toprak. Ürün muhakkak inceden inceye işleniyordu. Emek veriliyor, hak alınıyordu. Tohum artık nazlı bir ceylan gibi yürüyordu. Çocuklar: Çoğalıyordu göz aydınlıkları. Aşklar yakın mı ırak mı demiyordu. Aşk bir gülün verdiği hazla başlıyordu.

 

Günler günleri biriktiriyordu. Esenlik ola ey dağ ey taş. Havadaki kuş, yerdeki böcek. Esenlik ola yağız atlılar. Toprağı ekip biçenler. Irgatlar, marabalar, çıraklar. Esenlik ola ustabaşıları, hak yemezler. İnce belliler, sarışınlar, esmerler. Güzel yüzlü çocuklar esenlik ola.

Yani aşk bir gülün verdiği haz gibi başlıyordu.

 

Sabah. Güneş. Ilık esen bir rüzgâr.

Andolsun...

Bugün 304 ziyaretçi (1016 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol