KARANFİL...

KARANFİL...

         

Kulağında karanfil taşıyan halkımın oğulları

Atlanın gidiyoruz.

Buğulu bir şafak vakti yeniden düşüyoruz yollara

Eski zamanlarda olduğu gibi

Dersimiz tarih.Unutmayın kaldığımız yeri

yenilmedik daha

 

Masal alın koynunuza.Belki dönmeyiz uzun zaman

Masalllar hatırlatır size doğduğunuz yeri

ilişkiler iklimini

çocukluk taşınabilir bir şeydir

alınsa da elinden geçmişi.

 

Tütün ve tarih koyun torbanıza.Kekik ve dağ ateşleri

Şafağın bin yıllık anlamını, suların ve çağların sesini

ezberleyin, bilinmez otların adını hatırda tutar gibi,

Ten rengi aya bakın son defa

yani geride yaşanmış ve yaşanacak bütün yaz geceleri

 

kaçak aşıkları, uçurum bakışlı firarları, mağrur eşkiyaları

saklar gibi

kilitleyin yüreğinizin kalelerini

Anka ve Anahtar, ikinci bir emre kadar

Kaf Dağının ardına gitti

 

Kulağında karanfil taşıyan halkımın oğulları

Toplayın çadırlarınızı.Eski zamanlarda olduğu gibi

Çığ geliyor.Çağ çöküyor.

Gidiyoruz.

Dudaklarınıza ninni, ıslık ve destan alın

siyah sünnet çekin gözlerinize

Alıcı kuş telekleriyle

Ki ışısın yaprak yeşili gözlerinize kıstırdığınız

farz olan öfke

çapraz asın tüfeklerinizi

çağın dışına sürdüğü eski masallardaki

eşkiya resimleri gibi

yurdundan ve yüzyılından

kovulmuş çocukların tarihinde

gelenek kimi zaman başkaldırma biçimi...

 

Teni tarçın kokulu halkımın oğulları

Atlanın.Bizi bekliyor ay akşamları

daha yola çıkmadan eksiksiz anlatın çocuklarınıza

aklınızda kalanları

ağızlık, tesbih ve tabaka bırakın

yolları ayrı düşmüş arkadaşlara

belki görüşemezsiniz bir daha

yükse kuşlar dorukları sever

ölümse çıplak kaldığı dağları

 

Atlı bozkırların sararmış hülyalarını

eski sözcüklerin yüklü çağrışımlarını

yanınıza alın.

Sabahı karşılayın her günkü sabahı

gülümseyin yüzünüzün sığmadığı kuşlu aynalara

mayın diye gömün yüreklerinizi

ölülerinizi verdiğiniz toprağa

vedalaşın denkleri toplanmış geçmişinizle

unutmayın göçmen tarihlerden, yerleşik zulümlerden

geçilerek varıldı yüzyılın eşiğine

sonra gece nöbetçilerinin yüksek rakımlı yalnızlığını alın

yalnızlık kullanışlı bir şeydir, bazen iyi gelir

gerektiğinde yalnız olmayı bilmeyenlerin

inanmayın beraberliğine

sonra sabır.Mazlumların ve bilgelerin bize tarihsel

emanetidir,

her yerde yeni anlamlarıyla denenir.

Ve her çağın hurafeleri vardır

kurban alır, kurban verir

Geçer devran, takvimler el değiştirir.Gün gelir zulüm de göçer

Zaman örter her şeyin üstünü

Uzağı gören çocuklar bilir gelecek uzun sürer....

 

Atlı ay akşamları

Sönmüş yanardağlar.Gecenin ormanında

ilerleyen ölülerin rüzgarı

yanık fısıltılar...

gelecek günlerin düşünü kuran

kaç tarih çadır kurup sökmüş burada

yalnızlık kalmış yadigar

bir de gökyüzü

gökyüzünün mayınları yıldızlar

hem saklar, hem açıklar

çoban yıldızı, samanyolu, kervankıran

kapı komşumuzdu burada

gittiğiniz yerde de parlak mıdır bu kadar?

 

Şimdi menzili yurt tutanlar

ne yollar, ne yıllardan geçeceksiniz

çiçek atın yenilmiş asilere

güvenin her çağda ve her yerde

uzakları iyi bilen çocuklara

kenar adamlarına, ateş insanlarına

birliğiniz dağılmaz göç yollarında

ey gurbete çıkmış halklar

 

Atlı ay akşamları

kalın şayak bir gece, esiyor rüzgar

gidiyoruz geleceği olmayan bir yere

ardımız sıra esiyor ölülerin rüzgarı

daha şimdiden başka yerlere gömülenlere

gidiyoruz kalın şayak bir gece

geride ne çadırlar, ne tarih, ne saltanat

yalnızca rüzgarın sesi bizi uğurluyor.

 

Ay vurmuş alnına bütün ölülerin

yatıyorlar kimsesiz koyaklarda

ilk vuruldukları sıcaklıklarıyla

sanki dokunsalar birinin omuzuna

hep birden, her şeye yeniden başlayacaklar

ilerliyor gece, geçiyor ay

nesnelerin boşalan dünyasında

yer değiştiriyor aydınlık, tarih, mevsimler

kimsesiz koyaklarda ölüler ve ay

 

Kulağında karanfil

Teninde tarçın

Gözlerinde göç var

Döner bir gün Anka

Kilidinde döner anahtar

Bugün 228 ziyaretçi (779 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol