HANİ KURŞUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN

HANİ KURŞUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN

 

Yiğit harmanları, yığınaklar,

Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.

Dize getirilmiş haydutlar,

Hayınlar, amana gelmiş,

Yetim hakkı sorulmuş,

Hesap görülmüş.

Demdir bu...

 

Demdir,

Derya dibinde yangınlar,

Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...

Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,

Çelik kadavrası korugan'ların.

Ölünmüş, canım,ölünmüş

Murad alınmış...

 

Gelgelelim,

Beter, bize kısmetmiş.

Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,

Susmak ve beklemek, müthiş

Genciz, namlu gibi,

Ve çatal yürek,

Barışa, bayrama hasret

Uykulara, derin, kaygısız, rahat,

Otuziki dişimizle gülmeğe,

Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...

Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,

Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret

Ve asıl biz biliriz kederi.

 

İçim, bir suskunsa tekin mi ola?

O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,

Ve genç bir mısradır

Filinta endam...

Neden, neden alnındaki yıkkınlık,

Bakışlarındaki öldüren buğu?

Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...

Nasıl da almış aklımı,

Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,

Dost, düşman söz eder kendi kavlince,

Kınanmak, yiğit başına.

Bu, ne ayıp, ne de yasak,

Öylece bir gerçek, kendi halinde,

Belki, yaşamama sebep...

 

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.

Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,

Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...

Ve zehir - zıkkım cıgaram.

Gene bir cehennem var yastığımda,

Gel artık...

 
Bugün 38 ziyaretçi (136 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol