ANNEM ANNEM
ANNEM ANNEM
Kaç ihtilal oldu annem annem kaç ihtilal
gülmedi hiç yüzüm gelmedi hiç huzur
kış geldi bahar geldi yaz geldi.
Karşılıklı çocuklardık
ceviz ağaçlarını taşlardık
kanayan baş anneye koşan çocuk olurduk
jandarma mı gelirdi
devlet memuru uzaktan mı görünürdü
bu telaş siner miydi bakışlarına çocukların
annem annem sac ekmeği nasıl da kokardı
erişte kesilirdi, güz olurdu
bir sarışınlık sarardı etrafımızı
ince hastalık bela olur girerdi hanemize.
Mavisi kaldı mı gökyüzünün
yeşili denizin
tahammülü sevgilinin
muhabbeti şehrin
ah annem
kolluk kuvvetleri giriyor işin içine
sabah akşam bir oluyor
durağan oluyor
teslim oluyor
sessiz ve biçare
şehir beni keşfediyor
ben şehri seviyorum.
Değişebilir miydi ah annem
değişebilir miydi gülün rengi
ince hastalıkla muzdarip olan beden
eriyen güzellik, dökülen gözyaşları
melül mahzun bakışlar
yalnızlık günleri
yaslanmışım kalbine zamanın
annem annem
baktım ki büyümüşüm.
İntiharı düşüneduruyordu
dün gece dostum
şair arkadaşım
melali cezbe halinde
bakışlarına ram etmiş
mecnun muydu
bu mayıs gününde
intiharsız bir yaprak gibi
yüzünü görmeliydin
annem annem yüzünü
depremler oluyordu.
Değişmiyor gibi geliyor bana
gemilerin boğazdaki siluetleri
durma noktasında, ama değil
girdap oluyor herhal
ufka yakın yerdeki kavis hafif bir rüzgâr
mevsimler soluyor insanları vakit daralıyor
serin bir mayıs günüdür annem annem bu deniz
biliyorum artık ziyan oluyor.