ŞEYH VE ÖLÜM
ŞEYH VE ÖLÜM
İki zabitin ortasında oturmuş
beyaz elbiseler içinde
beyaz başınızda sarık
kuşağınız geniş ve muhtemelen siyahtır
fotosuretiniz alınmıştı şeyhim. Kudüm yoktu
kayıtlara geçmişti mahkeme zabıtlarına
tarihin sararmış sayfalarına.
Diyarıbekir ile Çabakçur arasında
ve dahi elaziz’e doğru bir nida olarak
dolaşıyordunuz. Daha
genişliyerek
dağlara vurarak kendinizi.
Kartal olarak ta kanatlanabilen
süzülebilen doruklardan
muttaki bir bakış atfederek ufka
yakılacak yüreğin
akacak kanın
duracak nabzın başlangıcında. Şeyhim
nasıl dı doğuşu güneşin? Kuşluk vaktinin,
ikindinin, teheccüd namazının?
Şehre rızai bari ile salmıştınız
lahuti ve mübarek nefesinizi: Biliyorum.
Bakışlarınız mülayim
sevecen ve insani idi
yüreğiniz muhteşem bir gülistan.
Demek ki darağacında da şeyhim
güzelleşebilirmiş ölüm.
Diyarıbekir ile Çabakçur arasında
ve dahi elaziz’e doğru bir nida bırakarak.