İLKBAHAR
İLKBAHAR
Toprak sürgün veriyorsa eğer
Söylüyorsa türkülerini ilkbahar
Arılarla kelebekler tutuşmuşsa dansa
Ve inceden inceye akıyorsa ırmaklar
Vakit sabahtır çiğ düşüyordur güle ve yaprağa
O zaman bahçelerde bademler
Yol kenarlarında zerdali ve şeftali ağaçları
Çalı diplerinde sümbüller ve menekşeler
El sallıyordur inan bana.
Yine içimde hoyratçalar
Nazenin bir türküdür laleler
Alaca karanlıkların rüyasına tutunan
Pembemsi gülüşmeler yansıtır genç kızlar
Ve sonra yakalanır içimdeki aşklar
Bir şarkıya dönüşür iç ırmaklarım
Yusuf’u Züleyha’yı tanıyınca
Ve hüthüt kuşunu ve yusufcuğu
Oysa inşirahta genişler bütün sadırlar
Bir de yağmura tutunan dualar eklenmeli
Gecenin sırlarını fısıldayan hilale
Sonra dolunaya sonra samanyoluna
Sonra yağmurlara sonra dualara
Ve sonra ve sonra
Sendedir bütün ayrılık türküleri
Bütün ihtişamıyla aydınlık zamanlar
Ve Yusuf’un rüyası
Musa’nın asası
Ve Nuh’un gemisi.
Oysa sesini işitmişti bütün yıldızlar
Samanyolu senindi çünkü
Denizler ve dağlar seni söylerdi
Bir çoban değneği bir derviş nefesi
Uyandırırdı çiğdemleri
Yeni bir mevsime düşüvermiştik sanki
Sanki bütün günler ilkbahardı.