GECE VE MÜZİK

GECE VE MÜZİK

         

Ne zaman otursam gecenin başına

Ne zaman müziğin;

yazamıyorum sözünü etmek istemediğim şeyleri

birbirinden ışığını saklayan uzak yıldızlar gibi

çekiliyor herşey kendi karanlığına

parmak uçlarımda yıldız tozlarıyla kapıyorum gözlerimi

Ey ruhumun en büyük şartı olan tedirginlik!

Şimdi saat on iki

Şimdi gece ve müzik

 

Ne zaman otursam gecenin başına

Ne zaman müziğin

göçüyorum boş kağıdın sessizliğine

kalbim, kapatılmış kireç kuyusu akıyor kendine

bakıyorum gençliğim geçiyor uzaktan

dudaklarında bir ıslık

kitapların on lira olduğu zamanlardan

 

anayurdum gece, kalbimi yazdım mürekkebinle

 

gün bir çocuk, yaralanmış

akşamın kıyılarına vuran

yürekteki gizli yemin

gidiyor bir şiirden ötekine

ardında yıkılmış kentler

bayındır düşler var ilerde

gün bir çocuk, yaralanmış

ütopyaları kalelerle değiştiren

güdümlü gündüzlerde

 

anayurdum gece,

öt pelerinini ışıkları sönmüş odalarda

radyo dinleyen çocukların üstüne

 

saf kokunun sindiği oturma odaları

zamanın tortusu eşyaların duruşunda

duvarlarda içi boşalmış resimler

yıllardır dağılmayan bir sis

akşam yemeklerinin yendiği muşamba masada

kilit altına alınmış duygular, düşünceler

bütün tetikler çekili durur

gerginliğin geometrik nizamında

ışıkları yanmamış akşam alacası

okul dönüşü saat beş radyoda fasıl çalar

bütün gün iç geçiren

ölgün kadın yüzleri sobanın etrafında

ağrı eşiği alçak,

acı frekansı yüksek

okul ve aile birliğinde parçalanmış çocuklar

bir oda, bir dönümlük dünya

kol demiri iner az sonra

çıplak yara gençlik

günden geceye ilerleyen

yüksek gerilim hattında

 

odam, yaralı hayvan

gecenin gümüş alaşımında gölgelenen eşyalar

müziğin dördüncü duvarı, karanlığın kundağı

sarıyor gündüzün yaralarını

kendime yerleşmek, kendimden uzaklaşmak için gözlerimi kapıyorum

dinliyorum uçurumlara oturmuş ağaçlar gibi başka odalardaki yalnızlıkları

 

odam yasak kitaplar

suç ortağı şiirler

sevdiğim bir kaç poster

odam bir karaduygu fotoğrafı

o çember zaman içinde

yoktu ki varolmanın başka yolları

yastığımın altında

tutukluk yapmaz silahım

uykumu bekleyen kelimeler

 

geri dönüyorum

geçmişte çalınan bir gecenin kapılarından

yarım kalmış bir sevişme hatırlıyorum

bir daha hiç tamamlanmamış olan

sonra bir diğerini, bir diğerini daha

derken dağılmış kristal

odalarda sızlayan

 

sonra seni

siyah motorsikletli çocuk

deri ceketin odamın duvarında asılı kaldı

yıllar yılı birbirimizi paralamaktan

vazgeçip seviştiğimiz ilk ve tek akşamdı

benim için sus payı bir kaç şiirsin artık eski hatıra

ya sen ne yaptın bunca zaman

değişmesi gerekeni sağlaştırmaktan başka

 

bak duyuyor musun

Deep Purple, Led Zeppelin

Emerson, Lake and Palmer

plak zarflarında yitirdiğimiz ritüel

bugün birinci viteste yaşıyormuş gibi

bir duyguya kapılıyor musun ara sırada olsa

buluştuğun birileri var mı

gecenin, müziğin, şiirin toprak hattında

kapamadan gittiğin arka kapı

bak açık duruyor hala

uğrar mısın bir gün unuttuğun ceketini almaya

 

Hırsızlığın ürpertili monologu:

Kendime hayatımı anlatıyorum

Daha o zamanlar biliyordum

Yapmaya çalıştığım her şeyin

Kendime hayatımı anlatmak olduğunu.

Sözcükleri sevmeyi, büyütmeyi, büyülemeyi,

onları sivriltip silah yapmayı, yaralamayı da

süsleyip gönül almayı da

aynı zamanlarda öğrendim.

Sözcüklerin karbon ve elmas gücünü keşfettim.

Gecenin geometrisinde, müziğin matematiğinde

Saklı duruyor şimdi gizli sözlüğüm

Uzakta değil

Hırsızlığın ürpertili monologu

dilimin ucunda siyanürüm.

 

Duvarlarda uzak bir geleceğin koyu gölgeleri

Şiirlerimizi okurduk mahcup bir fısıltıyla

plaklar dinletirdik birbirimize, filmler anlatırdık

Sonra gizlerimizi vermeye gelirdi sıra

dünyayı anlamanın yakıcı isteğiyle

gömüldüğümüz kitaplar, genç ölenlerin matemi...

Hiçbir şey ilham vermezdi aşka ve kavgaya

Eric Clapton'ın gitarı, Genesis'in tarihi

ve Ayın öteki yüzü kadar

Şimdi radyoyu açsam

Biliyorum dünyanın bütün radyolarındasınız

Gençliğini kirletilmiş takvimlerde yaşayanlar!

 

Artık ne montumun cebindeki çakı

Ne yüreğimde tetiği düşmüş sözcükler

Çok zaman oldu

Odamızın kapısını çekip

O evlerden çıkalı

Ellerimizi ve yüreğimizi kirletmeden geçtik

vahşetin yakın tarihinden

ucuza yaralandık, pahalıya ölmedik

Biz radyonun son çocukları

 

anayurdum gece,

ört pelerinini ıslığını yenileyen

çocukların üstüne

 

gece ve müzik

kapanış programı

bu kitabın da

kili dağılıyor

kendime yazdığım serüvenin

her şiir tabletler halinde bölünüyor birbirine

çoğalıyor birbirinin içinden

gündelik dile transpoze edilmiş şarkıların

biliyorum, kimi derin yaralar okunmaz kalp ağrısı

kırgınlıklarım

kimi eski hatıra ecza dolaplarında saklı mırıldanlıklarım

Bugün 259 ziyaretçi (304 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol