BİR ŞİİRE GİRİŞ DENEMESİ
BİR ŞİİRE GİRİŞ DENEMESİ
Merhaba
güneşin billur akışını emen deniz
yapraklarını hafif bir rüzgârla
raksettiren ağaç
kaldırımda yürüyen
Rabbini tesbih eden
İhtiyar.
Söze başlarken merhem
konuşurken misküamber
tebessümü gül olamaz mıydı çehremin
Üsküdar bir hülya olur muydu
olur muydu gönlümün bahçelerinde
gözlerinin içine baktığımda
kaybolduğumda o serazat derinliğin
beni çeken beni yok eden beni bir
ah mıydı.
Durun alâ-i valâ renkler durun
dolmabahçe sarayı seyre dalmakta denizi
şehla bir yalnızlık bariton bir arya
biraz ilerisinde çırağan
kaplumbağa sırtına binmiş gece feneridir
düveli küffara mahcup olarak
hançerliyor çınar ağaçlarını
denizin dalgalarını.
Söyledim
ben bir Gülzar ile gelmiştim dünyaya
içime doğan güneş
uzun uzun sabah ezanları
Şeyh Said
ben yokken şehit olmuştu.
Ey uçup giden kuşlar
ey memleketimin baharları
söyledim
merhaba dedim
alnından öptüm Şeyma’nın.
Sur çatladığı zaman
sulukule tarihi bir vakıa olarak mevcut
uçtu Bizanslı çekirge bir daha uçtu
kondu patrik’in uçurtmalı köşegenlerine
fener söndü, şehir düştü
ateşe yandı gönül.
Şehzadebaşı zalim bir gelin gibi
uçarı, intikamlı, karasevdalı
akıyordu
halbuki
muhabbetimiz baki
yaz gününde
kıvrım kıvrım dalgalar
açık anlaşılır bir melodi
bir martı uçması
yüzüm, rüzgâr alan yüzüm
Sinan ulu bir çınardı
Süleymaniye muhteşem.
Merhaba iki gözüm
Merhaba çocuklarımın anası.