EMİNÖNÜ’NDE BİR YOLCU
EMİNÖNÜ’NDE BİR YOLCU
Eminönü kanadı kırık bir kuş mudur
Uçamaz olmuştur şiirimizde.
Ağaçların kirlenmiş zehirli dallarına
konamaz olmuşsa kuşlar
bre soysuz labirent ırzı kırık tahakküm
yola ve yolcuya bakışsız olan.
Devingen bir hayatın başlangıcında
gökyüzünün maviliğinde
lahuti bir ezan ile
kendine dönemeyen
dönemeyen kendine.
Eminönü arabesk mekânlı bir saatin
kadranı mıdır
yalnız kalmış martıların kanat çırpışlarında
ki ritmi hüzündür
Eminönü ha-şa huzurdan
nasıl ki deniz korsandır biraz
koruyamamıştır balıklarını, uskumru
bulutlarını kümülüs
altın boynuzunu haliç.
Eminönü karaya vurmuş insanların
telaşlarıyla bahtiyar mıdır.
Yani Eminönü İstanbul mudur
gül kokularını, esanslarını
Fransız kozmetiklerini İngiliz kumaşlarını
utangaç hanımların tenha odalarındaki
süs eşyalarını, sırlarını
uçarı ve hırçın kızların aksesuarlarını
bu dumanlı, isli, ağır
dehşetli zamanların arasından
taşımışlardır elbet
evlere
oradan işyerlerine
mağazalara
devlet dairelerine
oradan işportaya
Eminönü’nden geçen bir yağmur gibi.
Ey yolcu
var mıdır İstanbul kapısında
bir başka Eminönü.