AĞIT 4

AĞIT

 

Her şey güzeldi bir zaman, çok önce

Şehirler, insanlar, güneş deniz

Mutluluğumu görebilirdiniz

Çökmeseydi içime bu son gece

Her şey bir anda bitmeseydi, yazık

Olmasaydı gençliğime aptalca

Belki de o yerlere varırdık

O uzak dağlara ulu: koskoca

Orada her şey değişirdi belki

Açardı umutlarımız bakarsın

Ateş rengi, kan rengi güller gibi

Toprağında kimbilir hangi aşkın

Oysa şimdi nerdeyiz, neyiz bak

Her umut belirtisinden uzağız

O sevilmiş gözlerde saf ve berrak

Bir ayna bile yok bakacağımız

Her şey kurşuni bir renk almış, soğuk

Bozkırlardır uzayan önümüzde

Kime baksan o yüz: veremli, soluk

Tek mavi kalmamış gökyüzümüzde

Her yerde bitmişliği güzelliğin

Kum kamyonları putreller betonlar

Sonra ta beşikten mezara değin

Sıfırlar, yüzler, binler ve milyonlar

Hadi öl bakalım ölebilirsen

Zincirlerle bağlıyken yaşamaya

Omuzla yükünü, hadi yalnız sen

İsterse gücün olmasın taşımaya

Yenik düşmüşüz işte gerçek ortada

Çökmüş boynumuza zulmün elleri

Bir tutsak, bir dolap beygiri ya da

Bir mahkum gibiyiz kaç yıldan beri

Yargıç hükmünü çoktan vermiş oku

Boynundaki yaşamak fermanını

Yaşamak sonra ölmek; iki korku

Geri getirmezken bir anını

Terkedilmiş şehirleri bilirsin

Bilirsin gömülmüş uygarlıkları

Ve düşün ki; patlaması bilincin

Yırtmaya yetmiyor karanlıkları

Öyleyse çek sapla göğe bıçağını

De ki; benim işim tanrılıktan güç

Benim hem yüksek, hem en aşağı

İşte ellerimde sonsuzluk ve hiç

De ki; Ömür verdin; en büyük yalan

De ki; Beden verdin; içi boş ve kof

İşte! Yüce eserin, işte insan

Ve yırt göğsünü, bağır: Of Tanrım of.

Bugün 723 ziyaretçi (898 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol