ÖLÜMÜN ÖPÜLDÜĞÜ SAATLER
ÖLÜMÜN ÖPÜLDÜĞÜ SAATLER
Karanlığın içine giriyor hülyam almaya gidiyorum
Merdivenin başında hiçlik oturuyor kimse görmüyor
Mızrak gitmiyor kuş uçmuyor
İnsan sesleri boğuyor ortalığı
Sokağı süsleyen yolcu yürüyüşler arz ediyor.
Daha ilk öpüldüğünde kaşlarının arasından
Nazar boncuğu gül şerbeti envai çeşit serinlik
Göze inen perde isyan eden damar
Söylenecek söz hatmi çiçeği kuş burnu
Acılara gark olmuş dünyanın karnındaki çığlık
Gidebilir mi insan gidebilir mi
Ismarlama hayatlar bulmaya
Güpegündüz. Öğlen vakti düşer miydi yollara
Hadi diyelim ki erişti vakit oldu tamam
Karanfiller kıpkırmızı çiçekler rengârenk.
Gözü karadır ölümün acıması yoktur
Gelir kanatlandırır hayatını insanın
İnsan ki mali hülya içinde olarak sarhoş
Bir anın zerresinde kahraman
Pervasız ve cüretkâr.
Nedir peki insanı ayakta tutan cevher
Aklına ve şuuruna musallat olan şey
Uğruna gözyaşı dökülen alem
Uykuları haram eden
Her adımda bitiren birşeyleri. Nedir?
Atlas ve ipek ve misküamber
Ve kuş misali
Dağları rahat aşacak zor olmayacak
Muhteşem razılıklar arzederek arza
Lahuti bir aydınlığa. Evet oraya
Ölüm ki ilk adımıdır sonsuz akıbetin.
Yani söz işaret ve tekvin
Baştan başlayarak yeni baştan
Itır kokuları kuş sesleri arasından
Fesleğenlerden hatmi çiçeklerinden
Kitabın ayetlerinden
Elif Lam Mim kelimeler yumağından
Ölümün öpüldüğü saatlerde.