ŞEHRİ GEZERKEN

ŞEHRİ GEZERKEN

 

Ya Üç şerefeli, ya Eski Cami,

Ya Sultan Selim, ya Sultan Süleyman,

Geziyorum burda sabahtan beri,

Sürüklüyor beni tarih ve zaman.

 

Boş sokaklar, hüzün, vehim, heyecan...

Sanki her şey birden unuttu beni;

Asesler geliyor işte arkamdan,

Kovalıyor beni bir yeniçeri.

 

Kaçıyorum, şurda ulu bir çınar,

Ötede yolumu kesen bir konak;

Ne tarafa gitsem beni kovalar,

Ucu topuğuma değen bir mızrak.

 

Nereye yönelsem, kime sığınsam

Kafesler örülü, kapılar kilitli.

Bir mescit, önünde yaşlı bir imam,

Kapıyı çekince o da seğirtti.

Şurası bir terzi, şurası berber,

Şurası bir fırın, şurası kapan.

Bu kadar ahali nereye gider?

Nerede saklanır bu kadar insan?

 

Şurası havuzlu kahvehaneydi,

Burada sohbetler, sazlar olurdu.

Buraya gelince dizim kesildi,

Ben durdum, arkamda bir ayak durdu.

 

O zaman öğrendim: Meğerse Hünkar

Gelirken, görmeye çıkmış Edirne;

Şehri gözetleyen karakulluklar,

Arkamdan soruyor: “Burda işin ne? ”

 

Yavaşça arkama döndüm o zaman,

Omuzumda gördüm bir bildik eli.

Ansızın silkindim derin hulyadan,

Ben, tarihte eski bir Edirneli.

Bugün 540 ziyaretçi (914 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol